Design By Lc Falcon
🏡 Pratik bilgiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster


🏡Pratik bilgiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ağustos 2022 Çarşamba

Göl Balıkçılığı Avı Canlı İzle

Göl Balıkçılığı Avı Canlı İzle

Tatlı su balık avı

Tüm doğallığı ile tatlı su balık avı izleyebileceğiniz kanal buldum, kanal amatör olsa da ortaya çıkarılan işler profesional.

1 Mayıs 2022 Pazar

Youtube videosundan ön izleme resimi almak?

Bu anlatımdaki linkler de çalışmayan olursa eğer en kaliteli olan ilk link çalışmayabilir. Onun nedeni ise resmini almaya çalıştığınız video HD değildir HD olmayan videoların HD resimleri de olmuyormuş.

22 Nisan 2022 Cuma

WampServer'de varsayılan tarayıcı değiştirin.


WampServer'de varsayılan tarayıcı değiştirmek?

Wampserver'da defult tarayıcıyı değiştirmek için izleyin

20 Mayıs 2021 Perşembe

Saat lik e-mail adresi

email
www.sharklasers.com

Güvenmediğiniz bir site sizden illaki üyelik istiyor ise veya sizden kişisel bilgileriniz  ile üye olmanız konusunda diretiyor ise işinize yarayabilecek bir seçenek olabilir.

26 Haziran 2015 Cuma

Ayakkabı Bağlama Teknikleri

Ayakkabı Bağlama Teknikleri

Ayakkabı bağlamasını bilmiyorsanız yada farklı şekilde bağlamak isterseniz size bulduğum birkaç taktiği sunmak istedim. Ben şahsen denemiş değilim fakat bağcıklı ayakkabım olursa denemek isterim.

MandoTeam.CoM

17 Kasım 2012 Cumartesi

Milkshake Hazirlamak

Milkshake
Muzlu Milkshake - Çilekli Milkshake - Çikolatalı Milkshake

Milkshake Hazırlanışı

Vanilyali, Muzlu, Çilekli, Mangolu dilediginiz meyve ve aromalari kullanabileceginiz yaz aylarinin vazgeçilemez içecegi.

3 Kasım 2012 Cumartesi

Gündelik Alınması Gereken Besinler

Uzmanlar, günlük beslenme mönüsüne Lif, D vitamini, su, kalsiyum ve Omega-3 besinleri de eklenerek, akıl ve kalp sağlığının iyileştirilip, bağışıklık ve iskelet sisteminin de güçlendirilebileceğini belirtiyor.

Vitamin DD vitamini

D Vitaminin öneminin farkına değiliz. Belki de doğada D vitamini içeren çok fazla besin olmadığındandır. D Vitamini kemiksağlığınızı iyileştirir ayrıca bağışıklık sisteminize de faydalıdır.

D vitamini almanın en iyi yolu arasında göğüs dekoltesi, sırt ya da bacaklarınıza 15 dakika boyunca güneş banyosu yapmaktır. Yüzünüzü ve ellerinizi yaşlanmaya karşı her zaman korumanız gerektiğini unutmayın. Ve ilk 15 dakikadan sonra tüm vücudunuza UVA ve UVB içeren güneş koruyucusu sürmeyi ihmal etmeyin.

Su

Düşünerek ya da beceri gerektirmeden başarılabilecek bir konu. Aslında günde ne kadar su içmeniz gerektiğini söyleyen genel bir formül yok. Günlük su ihtiyacınızın belirlenmesi genel sağlık durumunuz, hareketliliğiniz ve nerede yaşadığınız gibi birçok faktöre bağlı.

Yeterli su içip içmediğinizi gösteren bir rehber sunmak gerekirse; gün boyunca ender susamak ve renksiz ya da hafif sarı 1,5 litreye yakın idrara çıkmak. Ayrıca suya elektronik bir karışım ekleyerek içebilirsiniz.

İçtiğiniz suya yarım çay kaşığı kabartma tozu, tat vermesi içinde 1 çay kaşığı kaktüs özü ve 1 çay kaşığı da deniz tuzu ekleyebilirsiniz. Böylelikle vücudun su kaybetmesini önleyecek ve enerjinizi de arttıracaksınız. Karışımın içerisinde yapay hiçbir madde olmadığı gibi, kilo aldırmaz ve formada kalmanıza yardımcı olur.

Kalsiyum

Kalsiyum

Birçok kişi iskelet yapısının doğru gelişmesi için kalsiyumun önemini biliyor. Ancak kalsiyum kilo kaybına yardım ettiği gibi, kolon kanseri gibi bazı kanserlerden de sizi korur.

Günlük kalsiyum ihtiyacınızı karşılayacak dozda bir vitamin alın ya da kalsiyumdan zengin süt, fasulye, kuru kayısı gibi besinler tüketin. Kalsiyumu D Vitamini ile birlikte aldığınız zaman daha doğru kullanılmış olacaksınız.
 

Omega-3

Beyin ve kalp sağlığı için çok gerekli olan Omega-3, ayrıca vücudun kanserle savaşmasına da yardımcı olur. Omega-3 yağlarının kaynağı balık yağı, bazı bitki ve fındık yağında mevcuttur. Omega-3 yağ asitleri kalp krizi ve felç riskini azaltmakta ve tansiyonu düşürmekte güçlü rol oynar.

Lif basinler

Lif

Meyve, sebze ve tam buğdayda mevcut olan lif hazım için gereklidir. Lif, ayrıca diyabet ve kalp hastalığı iskinizi de azaltır. Günlük lif ihtiyacınızı karşılamak için ahududu, frambuaz, yulaf ezmesi, mercimek ve pişmiş enginarı mutlaka yiyin.

Nar'in Faydalari

Nar ve Faydaları

Nar'ın Faydalerı Nelerdir?

Mucize bitki narın faydaları belkide içindeki taneler miktarınca dır dense abartılı olmaz. Uzmanların kesinlikle tavsiye ettikleri meyvelerin başında geliyor. Beslenmede mutlaka yer alması gereken nar, aynı zamanda güçlü bir antioksidan özelliği taşıyor.

Yapılan araştırmalara göre narda, serbest radikallere karşı güçlü etkisi olan çeşitli vitamin, mineral, enzim ve antioksidanlar bulunuyor.Bugün için bilinen en güçlü antioksidanlar; C ve E vitaminleri, glutatyon, lutein, N-Acetylcystein, keratonoidler, flavonoidler, koenzim Q-10, alfa lipoik asit ve selenyumdur. Nar suyu da doğal antioksidanlardan biridir



Narın bilinen faydaları:
• Tansiyonumuzu olumlu bir şekilde düzenler
• Kalbimizi korur düzenli çalışmasına destek olur
• Enfeksiyona karşı vücut direncini korur ve artırır
• Enerji verir, yorgunluğu giderir
• İdrar söktürücü etkisiyle toksin atılımını sağlar
• Bağışıklık sistemini güçlendirir hastalıklara karşı korur
• Kolesterol ve kan şekerimizi regüle eder artmasını engeller
• Bağırsak parazitlerinin düşmanıdır, iyi bakterilerin artmasını sağlar
• İshali (diare) önler, tedavide destek sağlar
• Ciltte olumlu katkısı vardır, pürüzsüz görünüm sağlar
• Cilt enfeksiyonlarında olumlu katkısı vardır

31 Ekim 2012 Çarşamba

Ayakkabı'nın Tarihi

Ayakkabı'nın TarihiSandalias de cuero - MÖ 3'te 1 milenio

Günümüzdeki anlamı ve şekli itibariyle ayakkabının ilk olarak sandalet şeklinde sıcak iklimli ülkelerde ortaya çıktığı sanılıyor.

Avrupa’da 11'inci yüzyıldan 15'inci yüzyıla kadar sivri burunlu ayakkabılar kullanılırken Ortadoğu bölgesinde “ayağı kızgın kumlardan yüksekte tutabilmek amacı”yla ayakkabılara topuk ilave edildi. Avrupa’da 16 ve 17. yüzyıllarda ise bütün ayakkabıların topukları kırmızı renge boyanıyordu.

Öte yandan 18. yüzyıla kadar Avrupa’da kadın ve erkekler aynı tür ayakkabıları giyiyordu. 19. yüzyıla kadar ise tüm dünyada sağ ve sol farkı olmadan “her iki ayak için eş ayakkabilar” kullanılıyordu. Sağ ve sol ayaklar için ayrı ayrı ayakkabı üretimine ilk olarak ABD’nin Philadelphia kentinde başlandi. Kadinlar için ilk bot ise 1840 yilinda Kraliçe Victoria için dizayn edildi.

Aya ilk ayak basan astronot Neil Armstrong’un ayakkabıları dönüş yolculuğunda herhangi bir hastalık veya bilinmeyen bir kirlenme tehlikesine önlem olarak dünyaya getirilmedi ve uzaya bırakıldı. Armstrong’un ayakkabıları o gün bu gündür uzayda dolaşıp duruyor

Ayakkabının tarihi

Eskiçağlarda çoğu insan tabanı deriden ya da tahtadan sandallar giyerdi. Bu tür sandallara Eski Mısırlıların mezarlarında rastlanmıştır. Eski Yunanlıların avlanırken de uzun çizme banyoda ayakkabı giydikleri bilinmektedir. Girit’teki Minos uygarlığı ve Roma dönemlerinde bu tür ayakkabı ve çizmeler kullanılmıştır.

Ortaçağda ayağı sarması için yumuşak deri ya da kumaştan yapılan ayakkabıların burunları sivriydi. Yolculuk sırasında ise potinler ya da baldırlara kadar çıkan çizmeler giyilirdi. 14. yüzyıl sonlarına doğru öylesine uzun burunlu ayakkabılar üretildi ki bunlarla yürüyebilmek için ayakkabının burnunu bir zincirle diz kemerine bağlamak gerekiyordu.

Daha sonraki tarihlerde ayakkabılara yüksek mantar topuklar eklendi. Ayakkabıyı korumak amacıyla giyilen mantarbir mağarada 5.500 yıllık bir deri ayakkabı topuklu şosonlar 1575'te moda oldu. Ama kötü havalarda ya da çok yağışlı bölgelerde tahta tabanlı ayakkabılar da giyiliyordu. Bu tür tahta ayakkabıları (sabo) Hollandalı çiftçiler günümüzde de giyerler.

17. yüzyılın başlarında ayakkabıların yerini alan yüksek topuklu uzun çizmeler evde bile giyiliyordu. Sonraları dantelli çorapların görünmesi için çizmelerin üst kenarları dışa doğru kıvrıldı. 1660'tan sonra siyah üzeri bağcıklı ya da tokalı kalkık kare burunlu ayakkabılar çizmenin yerini aldı. Kadın ayakkabıları erkek ayakkabılarının modasını izledi. 17. yüzyıldan başlayarak sivri burun ve yüksek topuklarıyla özgün bir biçim aldı.

1720'lere kadar kare burunlu ayakkabılar yaygındı. Bu tarihten sonra bunların yerini yuvarlak burunlu ayakkabılar aldı. 1770'lerde üstte geniş kıvrımları bulunmayan uzun çizmeler moda oldu. 18. yüzyılda kadın ayakkabıları saten ya da brokardan yapılıyor ve toka kurdele ya da fiyonklarla süsleniyordu. Yüksek topuklu ayakkabılar 1790'da tümüyle ortadan kalktı. Sokaklar ve yollar öylesine kötü ve çamurluydu ki insanlar evden dışarıya çıkarken şosonlarını giymek zorunda kalıyorlardı.

19. yüzyılda kadın ayakkabıları saten ya da kadifedendi ve topuksuzdu. Erkekler ise genellikle düğmeli bağcıklı ya da yanları esnek çizmeler giyiyorlardı. 1860'ların bağcıksız ve yanları esnek yarım çizmeleri çoğu zaman beyaz ipekten yapılıyordu. On yıl sonra yüksek topuklar yeniden moda oldu çizmeler de yanları düğmeli olarak yapılmaya başlandı. Ayakkabılarda ve çizmelerde hâlâ bez kullanılıyordu ama ayakkabıların burunları bazen deriden yapılıyordu. 19. yüzyılda kadınlar fabrikalarda ve bürolarda çalışmaya ayrıca yürüyüş ve bisiklete binmek gibi sporlar yapmaya başlayınca daha sağlam ayakkabılar kaçınılmaz hale geldi. Bağcıklı rahat yürüyüş ayakkabısı Birinci Dünya Savaşı (1914-18) sırasında ortaya çıktı. Günümüzde de ayakkabı yapımında moda önemli rol oynamaktadır.
 

Türklerde ayakkabı

Orta Asya’da Türkler deriden ve yünden giyim eşyaları yapmakta ustaydılar. Çizme ve çarık en yaygın ayakkabı türüydü. Deri çizmenin yanı sıra yaygın olarak yünden keçe çizme de yapılıyordu. Hükümdarlar kırmızı renkli çizmeler giyiyorlardı. Çizme ata binenler için çok elverişliydi.

Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ordunun yönetici sınıfların ve kentli halkın gereksinimlerini karşılamak üzere zamanla ayakkabı çeşitleri çoğaldı ve ayakkabıcılık çok gelişti. Diğer zanaatçıların olduğu gibi ayakkabıcıların da bir örgütü vardı. Üretilen ayakkabıların niteliğini lonca denetlerdi. Ayakkabı satıcıları için kullanılan kavaf sözcüğü giderek yapımcıları da kapsadı. Kavaflar da çizmeci yemenici nalıncı terlikçi ve pabuççu gibi adlar alırlardı.

Osmanlı toplumunda ayakkabı giyenlerin toplumsal konumuna ve mesleğine göre çeşitlilik gösterirdi. Ev içinde yüzleri atlas ve kadife gibi kumaşlardan yapılmış üzerleri sırmayla işlenmiş hafif ayakkabı ve terlikler giyilirdi. Dışarıda giyilen deri ayakkabı ve çizmelere de süslenirdi. Topkapı Sarayı Müzesi’nde ince bir zevkle ve hünerle işlenmiş deri ayakkabı ve çizmeler sergilenmektedir.

Sandalias - sandaletOsmanlı dönemindeki ayakkabılar yapıldıkları malzemeye biçimlerine ve kullanıldıkları yere göre adlar alırdı. Başmak cimcime çapula çizme yarım çizme çedik çedik pabuç edik fotin galoş mest kalçın kundura merkub nalın sandal terlik tomak yemeni başlıca ayakkabı çeşitleriydi. Genellikle alçak ökçeli ya da ökçesiz yumuşak deriden yapılan rahat ayakkabılar tercih edilirdi. Dışarıda giyilen ayakkabılardan bazıları mest-ayakkabı gibi iki parçadan oluşurdu. Ayağa giyilen mestin üzerine onu yağmur ve çamurdan korumak amacıyla önceleri ayakkabı sonraları da lastik giyildi. Şoson ya da galoş denen lastik ayakkabının içine geçirilerek giyilen mestler özellikle namazlarını camilerde kılanlarca kullanılırdı.

16.-18. yüzyıllarda İstanbul Edirne ve Bursa’da ayakkabıcılık çok gelişmişti. 19. yüzyıl sonlarına kadar Türkiye’de ayakkabı yapımı tümüyle el işçiliğine dayanıyordu. Beykoz’daki deri fabrikasına 1884'te ayakkabı yapım bölümü eklendi. 1933'te Sümerbank’a devredilen Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası makineli üretimin yapıldığı önemli bir yerdi. Günümüzde ayakkabı üretimi daha çok özel sektör tarafından gerçekleştirilmektedir

İlk Ayakkabı Ne Zaman Giyildi?

Sandalias - sandaletTarihi güvenilir biçimde belirlenmiş en eski ayakkabılar (Kuzey Amerika’da bulunan, bitki liflerinden ya da deriden yapılmış sandallar) 9000 yıl öncesine ait. Daha eskiye ait ayakkabılar çürüdüğünden bunların varlıkları heykelciklerden, ayak izlerinden ya da mezar a konan öte berinin artıklarından dolaylı olarak çıkarılabiliyor.

Washington Üniversitesi’nden (Saint Louis) fiziksel antropolog Erik Trinkaus’a göre, ayakkabıların tarihinde daha geriyi görmek için ayaklara bakmak gerekiyor.

Toprakla doğrudan temas halinde olan çıplak bir ayak, sürtünme ve ağırlık dağıtımı için kapalı bir ayağa kıyasla baş parmak dışındaki dört parmağa daha fazla gereksinim duyuyor. Böyle olunca da, sürekli çıplak ayakla gezenlerin bu parmakları, düzenli ayakkabı giyenlere göre daha güçlü ve daha büyük oluyor.
 

Sandalias - sandaletTrinkaus, 75.000-40.000 yaş arasındaki neandertal, Orta Paleolitik dönemden 100.000 yaşında modern insan ve Üst Paleolitik dönemden 28.000-20.000 yaşındaki modern insan fosillerinde ayak parmaklarını incelemiş. Neandertal parmaklarının, ayakkabı kullanma tercihleri bilinen birçok modern insan kalıntısına kıyasla çok daha kalın olduğunu görmüş. Parmak kalınlığı, Orta Paleolitik’le, Üst paleolitik dönemin ortası arasında hızlı bir azalış sergilemiş.
 

Osmanlı tuğrasının üzerindeki 30 sembolün anlamı.

Osmanlı tuğrası.
Osmanlı tuğrası son derece ihtişamlı gözüküyor.

Osmanlı tuğrasının üzerinde tam 30 tane motif var ve hepsinin bir anlamı var. Bugün sizlere öğrendiğim bu son derece ilgi çekici bilgileri paylaşmak istiyorum. Şu anda Topkapı Sarayı Harem girişindeki bölümde sergilenmekte olan Tuğra, Sultan II. Abdülhamid’e aittir. Bu da eserin bu son halinin 1876-1909 yılları arasında yapıldığını gösteriyor. Osmanlı Arması 18. asır sonlarında meydana gelmeye başlayıp, karakteristik özelliklerini II. Abdülhamit Padişah devrinde kazanmıştır. Devletin unsurlarını armaya yerleştirme fikri bu devirde ön plana çıkmıştı. Arma çok farklı fonlarda da olabiliyor. Ama temel özellikleri hemen hemen aynıdır. Tuğrada saltanat ve orduyu temsil eden motifler kullanılmıştır. 
İlk armanın ortaya çıkışı şöyle: 
İngiltere’de 1346'da Kral III. Edward tarafından Dizbağı Nişanı'nın geleneği ortaya çıkarılmıştı. Bu gelenekte şöyle bir uygulama vardır: Nişanı alan kişi ya da hükümdarların armaları Londra'da Windsor Sarayı'nda bulunan Saint George Kilisesi'nin duvarında asılmaktadır. Ancak o zamanlarda Osmanlı Padişahı'nın arması henüz bulunmamaktadır. Bunun üzerine Kraliçe Victoria, Prens Charles Young ismindeki arma uzmanını Osmanlı için arma tasarlamak üzere görevlendirir. İstanbul'a gelerek araştırmalarda bulunan Young'a, Etyen Pizani isminde bir tercüman yardımcı olur.' 
İngiliz tasarımcı, padişahlık alameti olan saltanat kavuğunu, sorgucu, ay-yıldızlı sancağı ve tuğrayı ön plana çıkararak bir arma hazırlar. Bir yılda hazırlanan arma, Osmanlı Devleti'nin Londra Sefiri Kostaki'ye teslim edilir. Kostaki tarafından İstanbul'a gönderilen arma çizimlerini Sultan Abdülmecit de beğenir. Bu şekilde oluşan Osmanlı Devleti arması İngiltere'nin Saint George Kilisesi'ndeki yerini alır. Kraliçe Victoria'nın Charles Young'a tasarlattığı arma, Sultan II. Abdülhamit döneminde ise terazi ve silahlar eklenerek son şekline kavuşmuş olur. 
İşte Osmanlı tuğrasının üzerindeki 30 sembolün anlamı:  
1- Tuğranın etrafındaki güneş motifi, padişahın güneşe benzetilmesinden ileri gelir. 
2- II. Abdülhamit'in tuğrasıdır. 
3- Sorguçlu serpuş: Osman Gazi”yi ve tahtı temsil eder. 
4- Yeşil Hilafet sancağı. 
5- Süngülü tüfek: Nizam-ı Ceditle birlikte Osmanlı ordusunun asıl silahı olmuştur. 
6- Çift taraflı teber. 
7- Toplu tabanca. 
8- Terazi: şeşper ve asaya asılıdır, adaleti temsil eder. 
9- (Üstte) Kuran-ı Kerim. (Altta) Kanunnameler. 
10- Nışan-ı al-i imtiyaz: Devlet adına faydalı işlerde bulunmuş ilim adamları, idareci ve askerlere veriliyordu. 
11- Nışan-ı Osmani: Sultan Abdülaziz Han tarafından 1862'de ihdas edilmiş olup, devlet hizmetinde üstün başarı sağlayanlara verilirdi. 
12- Asa ve şeşper 
13- Çapa, Osmanlı denizciliğini temsil eder. 
14- Bereket boynuzu 
15- Nışan-ı iftihar 
16- Yay 
17- Mecidi nişanı 
18- Borazan, modern mızıka takımının kullandığı çalgı aletidir 
19- Şefkat nişanı, 1878'de II. Abdülhamit Han tarafından ihdas edilmiş olup; savaş zamanında, büyük afetlerde devlete, millete hizmet eden kadınlara verilirdi. 
20- Top gülleleri (Bazı armalarda bulunmuyor.) 
21- Kılıç 
22- Top, topçu ocaklarını temsil eder. 
23- El siperlikli tören kılıcı: bu kılıç klasik Türk kılıcı olmayıp, o devirdeki subaylar tarafından kullanılırdı. 
24- Mızrak
25- Çift taraflı teber, orduda üst düzey görevliler tarafından üstünlük sembolü olarak kullanılmıştır. 
26- Tek taraflı teber (balta) 
27- Bayrak 
28- Osmanlı sancağı 
29- Mızrak: Son dönem mızraklı süvari alaylarını remz eder 
30- Kalkan, Ortasında stilize edilmiş bir güneş motifi var. 12 yıldız: Rivayete göre bu 12 yıldız 12 burcu temsil eder. Güneş bu burçlar üzerinde hareket eder.

Osmalı Tuğralı Yüzük Modelleri.

29 Ekim 2012 Pazartesi

Kilo verirken doğru yaptığımızı zannettiğimiz yanlışlar.

Kilo verirken doğru yaptığımızı zannettiğimiz yanlışlar.

Çok terlemek yağ yakmaktır!
Hayır. Terlemek bir ölçüt değil. Hiç terlemeden dahi yağları yakmak mümkün.
Egzersiz sırasında su içilmemeli!
Yanlış, azar azar, mideye ağırlık vermeyecek şekilde su içilmelidir.
Tek öğün yemek kolayca zayıflatır!
Kilo almanın nedenlerinden biri, tüm gün aç kalıp sadece akşamları yemek yemek. 18-20 saat aç kalan vücut, bu durumun devam edeceğini düşünür ve savaşa hazırlanır gibi yediklerini depolamaya başlar. Daha sonra ilk yediğinizi aç kalacağım diye yağa dönüştürür.
Akşam yememek kilo vermeye yardımcı olur!
Gün içinde yenilen öğünlerden daha az olması, eğer gün içinde çok fazla yenilmişse akşam hiçbir şey yenilmemesi kilo vermeye olumlu etki yapar.
Sadece sıvı besinlerle zayıflamak mümkün!
Hayır. Çay, kahve, su, bitki çayları ve diyet içecekler hiçbir enerji (kalori) içermedikleri için kilo aldırmaz. Ancak meyve suları ve gazlı içecekler içerdikleri şeker nedeniyle kiloya neden olabilir.
Kilo almamak için 3 öğünden şaşmamak lazım!
Araştırmalar aynı miktarda kalori alsalar da 3 öğüne göre 6 öğün yiyenlerin daha kolay kilo verdiğini gösteriyor. Öğün artırmak mideyi dolu tutarak sonraki öğünde fazla yemeyi engelliyor.
Meyve kilo aldırmaz, diyet yaparken sınırsız yenebilir!
Yanlış. Sebzelerin su ve lif oranları yüksek olduğundan kalorisi düşüktür. Çiğ yenen kıvırcık, göbek, marul, nane, maydanoz, roka, biber, domates, salatalık serbest bırakılır. Ancak karpuz, üzüm, incir vb. sınırlı tüketilmeli.
Kilo vermek için diyet ürünler serbestçe yenebilir!
Tüm diyet ürünlerin enerji değerleri sıfır değil. İçecekler enerji içermezken bisküvilerin enerji, yağ ve karbonhidrat içeriğinde bir değişiklik yoktur.
Kan şekeri düşünce şekerli gıda yemeli!
Hayır. Aksine tatlı, çikolata, meyve suyu vs. yerine ekmek gibi besinler yenmeli. Ne kadar çok tatlı yerseniz tatlıya olan ihtiyacınız o kadar artar.
Sadece protein ağırlıklı diyet zayıflamayı hızlandırır!
Proteinin vücut mekanizmasını hızlandırdığı doğru. Ancak sürekli protein kas dokularını eksiltir, su kaybı yapar. Kilo verdiğinizi sanırsınız ancak metabolizma yavaşladığından diyet sonrası hızlı kilo alınır.
“Ekmek, makarna, pilav gibi karbonhidratların diyetten tamamen çıkarılması”
Diyet yapan kişinin yaptığı en önemli hatalardan biri vücuda yeterli miktarda karbonhidrat vermemektir. Diyete başladığı zaman ekmek, pilav, makarna, patates, mısır gibi besinleri kesen kişilerin metabolizması ihtiyacı olan karbonhidratı önce kandan almaya çalışır. Glikoz oranı düştüğünde kan şekeri de paralelinde düşmeye başlar. Sonrasında vücut kas içerisindeki karbonhidratları kullanmaya başlar ve bu durum kas kaybı anlamına gelir. Bu sırada vücut kasla beraberinde su kaybına uğrar. Yani diyette karbonhidratı kesen kimse tartıdaki sonucu görünce kilo verdiği yanılgısına düşer ancak gerçek olan vücudun kaybettiği yağ değil kas ve sudur.
Prof. Dr. Emin Ergen

Kurban Bayramı Lezzetleri

 Kimyonlu Mercimek Çorbası
 Malzemeler : 1,5 su bardağı kırmızı mercimek - 4 yemek kaşığı zeytinyağı - 1 adet orta boy soğan - 1 adet orta boy patates - 1 adet orta boy havuç - 1-2 diş sarımsak (isteğe göre) - 1 çay kaşığı kimyon - 1 adet tavuk bulyon - 1 çay kaşığının ucuyla karabiber - bir miktar tuz (damak tadınıza göre) - 8-10 su bardağı su
Yapılışı : Su bardağı ile ölçtüğünüz mercimeği süzgece alıp 2-3 su yıkayın ve süzülmeye bırakın. Soğanı, havucu, patatesi soyup ve iri eşit parçalar halinde doğrayın. Tencereye yağı, sarımsağı ve soğanı alıp üzerine bir miktar tuz ekleyip 1 dakika kadar kavurun, kimyonu ekleyip 1 dakika daha kavurun. Soğanların üzerine havuç ve patatesi ekleyip kokusu çıkıncaya kadar yaklaşık 3-4 dakika orta ateşte kavurun. Üzerine süzdüğünüz mercimekleri ekleyip 1 dakika kadar kavurun. Varsa 8 bardak et suyunu yoksa 1 adet bulyonla birlikte sıcak suyu tencereye ekleyin. Tencerenin ağzı açık olarak havuçlar yumuşayıncaya kadar pişirin. Havuçlar pişince blendırdan geçirin ve 1 taşım daha kaynatıp servis edin. 

18 Eylül 2012 Salı

Küçük piratik bilgiler

KAVUN KOKUSU

Buzdolabindaki kavun kokusu son derece rahatsiz edicidir. Bunu gidermek icin, dolaba sirke ile islatilmis bir pecete koymaniz yeterli olur.

SOGAN KOKUSU

Pek cok kisi pismekte olan soganin kokusundan hayli rahatsiz olur. Bunu onlemenin cok kolay bir yolu var: icine bir-iki karanfil atmak.

TUZLU YEMEK

Yemegin tuzunu fazla kacirdiysaniz, tencerenin dibine birkac dilim cig patates koyup pisirin. Yemegin tuzu cekilecektir.

BALIK KOKUSU

Bicaginizdaki balik kokusunu cikarmak cok zordur. Fakat, kuru bir beze bir parca karabiber ekerek bıcaginizi iyice ovarsaniz hemen cikar.

BALIK YERKEN KOKUSU ELINIZE SINMEMESI ICIN

Baligi yemeye baslamadan once elinizi limonla silerseniz. elinize balik kokusu sinmez. Yikayinca balik kokusunun elinizde olmadigini goreceksiniz. Aslinda bicaginiza da bu yontemi tatbik edebilirsiniz.

BALIK PISIRIRKEN

Baliklari kizartmak uzere yikadiktan sonra kurulamanizda fayda var. Bu surette baligin una ve yumurtaya daha iyi bulanmasini saglamis olursunuz.

KIRLI ELLER

Eliniz katran gibi yapiskan bi madde ile kirlenmis olabilir. Once vazelinle guzelce silin. Ardinda da sabunla yikayin. Katrandan iz kalmaz.

CAMUR LEKESI

Camur henuz kurumamis ise, ipekli ve yunlu kumaslarda iyice kurumaya birakilmalidir. Sonra camur sert bir firca ile fircalanir ve sirke surulur.

YAPISAN BARDAKLAR

Ust uste koydugunuz bardaklar yapisip cikmiyorsa bir legenin icerisine koyun.Ustteki bardagin icerisine buz koyup legenin icerisine yavas yavas sicak su koyun. Bardaklarin kolayca ciktigini goreceksiniz.



SUTUN TASMAMASI ICIN

Sutu kaynatacaginiz tencerenin agiz kismina sivi yag surerseniz sutun tasmasini onlemis olursunuz.





UTU YAPARKEN

Utu yapmayi kolaylastirmak ve sureyi azaltmak icin, utu masasinin kilifinin altina aliminyum folyo koyun. Sicagi geri yansitacagindan utu yapmak daha kolay olacaktir.

CAM SILERKEN

Camlarinizi silerken suyun icine biraz tuz koyarsaniz hem daha kolay temizlenir hem de tertemiz, piril piril olur.

SARIMSAK KOKUSU

Ellerdeki sarimsak kokusunu cikarmak icin avucunuza biraz tuz alip, hafifce nemlendirdikten sonra iyice ovalayin. Sabunla da iyice yikarsaniz samirsak kokusunun cikmis oldugunu goreceksiniz.

ARI ve SIVRISINEK SOKMALARI ICIN

Kesme sekeri hafif islatin, sokulan kismin uzerine hafifce bastirin zehiri alir ve kasinmayi sismeyi onler.


TER KOKUSU

Ter kokusuna neden olan bakterilerden kurtulmak icin pamugu sekersiz ve alkol bazli bir agiz gargarasi ile islatin ve koltuk altlarina surun. Koltuk altlarini jiletle yeni temizlediyseniz, bunu denemek icin bir gun bekleyin.

3 Eylül 2012 Pazartesi

Cep telefonu imei ,emaili , kopyalanmiş, klonlanmis sorunu.

Klonlanmış Imei 

1- Telefon klonlama nedir?

Her cep telefonuna özel olması gereken bir IMEI (Uluslararası Elektronik Kimlik Bilgisi) numarası bulunuyor. Ancak bu özel numara birden çok telefona veriliyor. İşte bu işleme 'klonlama' deniliyor.

2- Klonlama işlemi nerede ve nasıl yapılıyor? 

Üretici, bayi ya da ithalatçılar yapabiliyor. Yasadışı olan klonlama işlemi, basit bir bilgisayar programıyla gerçekleştiriliyor.

3- Klonlu kaç telefon var? 

TK, 31 Mayıs'ta GSM operatörlerinden 7 Temmuz'a kadar 400 bin dolayında klonlanmış telefonun kapatılmasını istedi.

4- Bu telefonlar kapanıyor mu?

Bir bölümü görüşmeye kapatıldı. Bu kapsamdaki telefonlarla ilgili inceleme sürüyor.

5- Telefon alırken ne yapmalı? 

TK, abonelere, telefonlarını iyi bildikleri mağazalardan almalarını öneriyor. Aboneler, alışveriş öncesi TK'nın 'beyaz liste'ye kayıtlı telefonları 'http://imei.tk.gov.tr' adresine girerek, alacakları telefonun IMEI numarasını kontrol edebiliyorlar. 

 6-Telefonu klonlanmış olanlar ne yapacak? 

Faturasıyla birlikte bayiye başvuracak. Bayiler, ithalatçılarla temasa geçip telefonun yasal olarak kayıtlı olup olmadığını öğrenecek. Bayiler, bu arada gerekirse müşterisine, klonlanmamış temiz bir telefon vermesi gündeme gelebilir.

 Telefonunuz mu klonlandı elinde faturanız varsa hiç üzmeyin kendinizi haa öyle tek numarayla kullanıma açıyoruzu da kabul etmeyin çünkü bunu kabul etmiyorum parasını ödeyin deme hakkınız da var. 

       İthalatçı firması belliyse direk kendilerinden parasının ödenmesini isteme hakkınız var ödemiyorlar mı çok basit ve ücretsiz bir yol doğru Kaymakamlıklardaki Tüketici hakem heyetine verin bir dilekçe ve sonucunu izleyin. Bu güzel yazının devamı ve daha fazlası için tıkla. Devamı>>

Telefon alırken dikkat edilmesi gereken hususlar!!!

1-Fatura ve garanti belgesi sorulmalı. 
2-IMEI numarası kontrol edilmeli. *#06# tuşlayarak kasanın içindeki imei numarasıile beraber kontrol edin. Aynı olmalı.

3-Faturası olmalı yoksa kanuni hiç bir hak talebinde bulunamıyorsunuz.Ama garantisi bitti telefonum çok eski olsun kullanmaya devam ettiğiniz sürece saklanmalı.

Ek olarak güzel bir açıklama ve genel bilgi olsun aşağıdaki konuda 2009 da yazılmış gayet açıklayıcı ve anlamlı okumanızı tavsiye ederim.

KAYBOLMA VEYA ÇALINMA

Cep telefonunuz kaybolursa ya da çalınırsa ne yapacağınızı biliyor musunuz?
“Canım sağolsun, yenisini alırım” demeyin. Olayın ciddi riskleri var.
Örneğin bulan ya da çalan kişi kendi kullanabileceği gibi, başka birine de verebilir.
Telefonunuzu kullanacak olan kişi, 2 bin 500 civarındaki abone merkezlerinden birine gider ve (sahte bir kimlikle) “sim kart” almak suretiyle, telefonunuzu kullanmaya başlar.
Telefonunuz; hırsızlık, tehdit, şantaj, terörizm veya yasa dışı başka bir olayda ya da eylemde kullanılırsa, IMEI denilen elektronik kimlik bilgisinden hareketle size ulaşılabilir…
Hemen ardından da haksız bir suçlama veya tutuklama ile karşılaşabilirsiniz.

NE YAPMAK GEREKİYOR?

Cep telefonunuzun kaybolması ya da çalınması halinde, sevimsiz bir suçlama veya tutuklama ile karşılaşmak istemiyorsanız;
1- Cep telefonunuzun IMEI numarasını, uygun bir yere kaydedin.
2- Cep telefonunuz kaybolduğunda veya çalındığında, Telekomünikasyon Kurumu Bilgi İhbar Merkezi’ni 444 97 77 veya 0312 232 23 23 numaralardan arayarak, kimlik bilgilerinizi doğrulatmak suretiyle, cep telefonunuzu geçici olarak kullanıma kapattırabilirsiniz.
3- Cep telefonunuzun IMEI numarasını bilmiyorsanız “* # 06 #” tuşlarına basın. Elektronik kimlik belgenizi ekranda göreceksiniz. O numarayı uygun bir yere kaydedin.
Çalınınca ya da kaybolunca Bilgi İhbar Merkezi’ne bildirip, olası tehlikelerden kurtulabileceksiniz.
4- Biraz daha zamanınız varsa, cep telefonunuzun arka kasasındaki IMEI numarasını bulun. İkisinin de aynı olması gerekir. Aksi halde, elinizdeki telefonun IMEI numarası klonlanmış (elektronik kimlik bilgisi değiştirilmiş) olabilir.
SATARKEN DİKKAT
Türkiye’de 50 milyon civarında daha önce kullanılmış, şu anda yenisi alındığı için kullanılmayan, cep telefonu var.

Bunların, elden üçüncü kişilere belgesiz satışı, son derece riskli. Telefonunuzu alan kişi veya onun sattığı kişi, yasa dışı bir olayda kullandığında, sizin başınız ağrır.
İkinci el telefonların, bunu alan firmaya “gider pusulası” karşılığı satılması gerekiyor.
Gider pusulasına, sattığınız cep telefonunun IMEI numarası da yazılacak bu da sizi satışı belgelendirme yönünden rahatlatacaktır.
İKİ ÖNERİ
Yukarıdaki sorunları çözmek için iki somut önerimiz var.
1. Kullanılmış cep telefonunun satışında KDV oranı yüzde 18 yerine yüzde 1 olsun.
Böylelikle, kullanılabilir olanlar kayıt altında ekonomiye kazandırılsın.
2. Cep telefonu satılırken, alıcıya telefonla birlikte cihazın marka, model ve IMEI numarasını belirten “mobil cihaz kimlik kartı” verilmesi zorunlu kılınsın.
Çalındığında ya da kaybolduğunda, cep telefonunun sahibi, bu numaraya göre bildirimde bulunsun.
Bakın işte, ne kadar pratik bir çözüm.
Bunun için bir genelge ve bir de kararname yeterli…

Not alıntıdır

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Blogger'a Flash eklemek

Öncelikle bir flash linkimizin olması gerek örnek olarak ben birtane alta yapıştırdım

Windovs7 kısayol tuşlari ve işlevi


Windovs7 kısayol tuşları ve işlevi

1. Pencere Yönetimi: Win+Yön Tuşu

Windows 7'de en büyük arayüz yeniliklerinden biri, pencerelerin sürükleme davranışına göre otomatik olarak yerleşmesi.Bir pencereyi ekranın kenarına taşıdığınızda ekranın sol ya da sağ yarısını dikine kaplıyor. Ekranı kaplamak için ekranın tepesine sürükleyebilir, veya üst/alt çerçevesine çift tıklayarak aynı genişlikte dikine büyütebilirsiniz. 
Tüm bu işlevleri Windows tuşu ile yön tuşları kombinasyonlarında da gerçekleştirebilirsiniz:
-Windows+Sol / Sağ Yön Tuşu: Pencereyi sağ veya sol ekrana yapıştırır.
-Windows+Yukarı / Aşağı Yön Tuşu: Ekranı Kaplar/Önceki boyuta küçültür.
-Windows+Shift+Yukarı / Aşağı Yön Tuşu: Dikey boyutta ekranı kaplar/önceki boyuta küçültür
Eğer geniş ekranlı bir monitöre sahipseniz bu tuş kombinasyonları çok işinize yarayabilir.


2. Sunum Moduna geçiş: Win+P

Farklı dizüstü bilgisayarlar ve farklı ekran kartı yazılımları, değişik tuş kombinasyonları ile görüntü birimleri arasında geçiş yöntemleri sunsa da, bunu Windows içerisinden halletmek çok daha kolay.
Windows+P tuş kombinasyonu ile aşağıdaki pencereyi ekrana getirebilirsiniz. 
Windows'un bunu gerçekleştiren iç komutunun adı "displayswitch.exe".

Pencere açıldığında yön tuşları ya da Win+P tuş kombinasyonuyla ister iki ekranda aynı görüntüyü alabilir, ister yalnızca bir ekrana görüntü verebilirsiniz. Eğer daha fazla denetime ulaşmak isterseniz, Win+X kombinasyonuyla Windows Mobility Center uygulamasını açıp "sunum modu" ile aynı anda Messenger durumunuzu "bana ilişme" konumuna getirebilir, ekran koruyucuyu devre dışı bırakıp duvar kağıdını düz bir tona çevirebilirsiniz (bu özellik Vista'da da bulunuyor). 


3. Ekrandaki Kalabalıktan Kurtulun: Win+Home 

Ekranda dört-beş pencere birden açık ve siz sadece bir pencere içinde bir döküman üzerinde çalışıyorsunuz. Win+Home tuş kombinasyonu ile aktif pencere dışındaki tüm pencereleri simge durumuna küçültebilirsiniz. İşiniz bittiğinde yine Win+Home tuşlarıyla simge durumundaki tüm pencereleri eski konumlarına getirebilirsiniz. 

4. Çoklu Monitör Yönetimi: Win+Shift+Yön Tuşu

Bu tuş kombinasyonu ile pencereleri iki monitör arasında taşıyabilirsiniz. Taşıdığınız pencere, diğer ekranda sol üst köşeye göre aynı konumda yerleşecektir. 

5.Klasörde Komut İstemi: Shift+Sağ Fare 

Aslında Windows XP ve Windows Vista’da da bulunan bu özellik gerçekte sıradan kullanıcıyı pek ilgilendirmiyor. “Komut İstemi (cmd.exe) uygulamasını, dizinini seçtiğiniz klasöre değiştiren bir işlev. Normalde bir komut penceresi açtığınızda varsayılan olarak ; “/Users/Kullanıcı” çalışma klasörü olarak ayarlanmış. Özellikle içinde bulunduğunuz klasörün tam yolunu hatırlamıyorsanız işinize yarayabilir. 

6. USB disklerden açılış/kurulum desteği
Optik diski olmayan bir taşınabilir bilgisayar sahibi iseniz (demek ki netbook'larda Win7 daha çok işe yarıyor), harici USB aygıtlardan açılış ve kurulum yapabilirsiniz.

7. Masaüstü: Win+Boşluk
 Görev çubuğunun en ücra köşesinde. Saatin yanındaki saydam dikdörtgeni gördünüz mü? Microsoft buna "Aero Peek" diyor. Fare işaretçisini bu kutunun üzerine getirdiğinizde masaüstünüzde bulunan gadget ve ikonları görebiliyorsunuz. Tıkladığınızda tüm pencereler simge durumuna küçülüyor. Bu komutun kısayolu ise Win+Boşluk tuşu. 

8. Yönetici Hakları 

Görev çubuğundaki programlardan birini Yönetici olarak çalıştırmak için Ctrl+Shift kombinasyonu ile tıklamanız yeterli (tabii ki kullanıcı hesabınız ilgili izne sahipse).

9. Aynısından bir tane daha! : Shift+Tıkla

Bu özellik de oldukça ilginç. Masaüstünüzde açık bir program varsa (örneğin WordPad) ve bir tane daha açmak isterseniz Başlat menüsüne dönmenize gerek yok. Shift tuşuna basılı tutup görev çubuğundaki simgeye tıklarsanız aynı programın bir kopyası daha açılacaktır. Bu işlevin fare kısayolu ise orta düğmede saklı. Hatırlatmak gerekir ki bazı programlar aynı anda iki kopya çalıştırmaya izin vermiyor.

10. Program içinde Pencere Değiştirme : Ctrl+Tıkla

Klavye kısayollarını sık kullanıyorsanız Alt+Tab kombinasyonu ile pencere değiştirebildiğinizi bilirsiniz. Internet Explorer, Outlook, Firefox gibi çok sekmeli programlarda ise bu işi Ctrl tuşuna basılı tutarken programın ikonuna tıklayarak yapıyoruz. Her tıklayışınızda programa ait pencerelerin birinden diğerine atlayabilirsiniz. 

11. Görev Çubuğunda Seksek : Win+T

Win+T kombinasyonu ile görev çubuğundaki her ikonu sırayla ziyaret edebilirsiniz. Eğer görev çubuğunuzda birçok program açıksa bu hareketi hızlı yaparak sekmeye benzer bir animasyon görebilirsiniz. 

12. Geniş Ekran Sorunu ve Görev Çubuğu

İster dizüstü, ister masaüstü olsun, günümüzde neredeyse her bilgisayar geniş ekranla geliyor. DVD izlerken çok kullanışlı olan bu özellik, bazen de masaüstünüzde yer sıkışıklığından dolayı basıklık hissi veriyor. Eğer siz de bu görüntüden rahatsızsanız, görev çubuğunu ekranın sağ veya sol kenarına dikin. 

13. Favori Klasörlerinizi İliştirin

Devamlı çalıştığınız birkaç klasör varsa, bunları sürekli gözünüzün önünde tutmak için masaüstüne taşımak zorunda değilsiniz. Açtığınız klasörün görev çubuğundaki simgesine sağ tıklayarak "Pin this program to the Taskbar" seçeneği ile veya klasöre sağ tıklayıp görev çubuğuna çekerek bunu gerçekleştirebilirsiniz. Görev çubuğuna iğnelediğiniz klasörler aynı zamanda Explorer menüsündeki Jump List'te de yer alacaktır.

14. ClearType ile metinlere çeki-düzen verin, Renk Kalibrasyonu ile ekran renklerini toparlayın

Genellikle ekran kartı yazılımlarıyla gelen bu özellik bu sefer Windows'a entegre edilmiş. Ekrandaki metinlerin etrafında auralar görüyor, şakralarını sayabiliyorsanız çok yakında gözleriniz bir derece daha bozulacak demektir.
ClearType Text Tuner ile birkaç adımda ekrandaki metni en iyi hale getirmeniz mümkün. Sonuç ise gayet tatmin edici. Kontrol Paneliyle boğuşmak istemiyorsanız Windows'un bu işleri gerçekleştiren iç komutları cttune.exe ve dccw.exe

15. Boşuna aramayın, Movie Maker bu sürümde yok.


Maalesef Windows 7 ile birlikte gelen yazılımlar arasında film düzenleme aracı yok. Movie Maker programı, diğer Photo Gallery, Mail ve Messenger programları gibi Windows Essentials paketine aktarılmış. Fakat Windows Live Movie Maker versiyonunda da henüz birçok eksiklik var. Movie Maker kullanmayı sevenler için şu anda en iyi alternatif, eski Windows Movie Maker 2.6 sürümünü indirmek. Bu sürüm Windows XP'nin son sürümündeki M.Maker ile aynı özellikleri taşıyor, yani HD desteği yok, fakat evde çektiğiniz videoları düzenleyebilmeniz için hemen hemen her özelliğe sahip.

Not: Konu alıntı olmasına karşın içerisindeki 30 püf noktasından sadece 15 i incelenmiş tarafımdan onaylanmış ve çalışır durumdadır.Resimler bana aittir.

 

Güncellenmiş Başlıklar

    Duyuru

    Dikkat!!!
    Bloğumuzda bulunan materyaller diğer
    kaynak siteler aracılığı ile çoğu
    denenmiş olup paylaşılması yararlı
    görülen paylaşımlardır. Her halukarda
    olası bir problem sonucunda blog yazarı
    sorumlu değildir tüm sorumluluk
    kullanana aittir.
    MandoTeam

    Bu ay en çok okunan

    MandoTeam Blog-Map